Ameliyat için hazırlarken beni sağlıkçılar, kafamda deli sorular:
-Her gün onca yol yürüdüm neden şimdi böyle oldu?
-Yediklerim, içtiklerim hani normal doğumu kolaylaştırıp hızlandıracaktı?
-Yaptığım onca egzersiz şimdi boşuna mı yapılmış olmuştu?...
Sonu gelecek gibi değildi aslında tüm bunların, bunu farkedince düşünmeyi orada bıraktım. Hala zaman zaman aklıma geliyor ama cevabını tam olarak bilemediğim için çok da düşünmek istemiyorum. Leyla böylesini tercih etmişti demek ki, biz de ona riayet ettik hepsi bu.
Nereden bakarsan bak en nihayetinde ameliyat tabii ki. Ben ki 9-10 yaşlarında hiçbir korku ve endişe yaşamaksızın üç kere kol bir kere de apandisit ameliyatı tecrübem olmasına rağmen şimdilerde her türlü operasyondan ürküyor, korkuyordum. O gün de hangi sağlık personeli bir yerime müdahalede bulunacak olsa:
-Canım çok acıyacak mı?
-Şimdi ne yapacaksınız?
-O iğne benim için mi?
vb. sorularla rahatsız ettim durdum.
Belime vurulan iğneyle uyuşmuştu artık ayaklarım, gözlerim açık tüm anların tanığıydım. Yalnızca baskıları hissediyordum, sonra birden hop diye bir şey yükselir oldu gözümün önünde; Leyla'ydı, benimdi, öylece kitlendim karşısında. Yanıma getirdiklerinde sıcacıktı, yanaklarımız birleştiğinde hayatımda hiçbir şeyin bu kadar tanıdık gelmediğini hissettim o an, göğsümdeyken nefesim kesilmişti, sadece gözümden akan yaşlarla anlattım ona içimden geçenleri, başka türlüsü mümkün değildi, hiçbir sözlükte karşılığı yoktu çünkü hislerimin. Yavrum olmuştu işte, doğmuştu da kokusunu çekiyordum içime.
Odaya indirildim, hemşireler, sağlıkçılar yine birtakım medikalize haller; serumlar, damar yolları, iğneler, vıdı vıdılar... O sarhoş halle gelen gidenle temaslarda bulunmak, bir yandan Leyla'yı emzirebilmek, sağdan-soldan gelen her akla kafa sallamak, çekirdek ailemin keyfini çıkarmak... Bunların hepsini aynı anda yaşamaya çalışmak o an gerçekten o kadar yoruyor ki insanı... Şimdi sosyal mesajımızı verelim: Yeni doğum yapan annecikleri kendi akıllarımızla çok boğmayalım, odayı ve etrafını çok kalabalık tutmamaya gayret edelim... Valla öyle oldu ki; Leyla'yı emzirmeye çalışırken iş makinelerini izleyen kalabalığa benzer bir kitle tarafından çembere alındığımızı hissettim bazen, ben nefessizlikten bunalmışım, kolumda serum bir yanımda bebem, aman aman!!
Belki hamileliğim boyunca aktif kalışımın normal doğuma bir etkisi olmamıştı ama ameliyat günü rahatlıkla ağrısız-sızısız yürüyebilmiş kolayca toparlanabilmiştim. Bu bile kendimi iyi hissettirmişti bana.
Kadir artık farklı bir formla karşımdaydı. Baba olmuştu ve gözlemlerim bu yeni halinin onu pek bir havalı yaptığını söylüyordu bana. Bebek doğar doğmaz doğum sonrasını planladığımız gibi organize etmişti. 5 Aralık'ta kalbime damlayan Leyla'mın yanına bir de taze baba sevgilim konuvermişti; o gün onu daha bir başka sevmiştim galiba. Babaların doğum öncesi ve sonrasında annenin yanında olduğunu hissettirmesi oldukça önemli bir nokta bence. Kadir'in odaya girer girmez çiçek geldi mi diye sorup, çiçeği sipariş edenin kendi değilmiş gibi durarak sürprizinin yaratacağı etkiyi mahcup ve muzip hallerle izlemeye çalışması da bir "heyecanlı baba" anısı olarak tarihe düşmüştü :).
Geceyi bir şekilde geçirmiştik; uykusuzlukla mücadele ve emzirme çabalarıyla...
Yorumlar
Yorum Gönder