Ana içeriğe atla

Leyla'nın Karnı Acıktıııı!


  Acı-tatlı bir konu bu. İnsan bilinmeyen bir şeyden korkar ya hep; ben de korkuyordum, bilmiyordum çünkü. Daha doğum öncesi dönemde başlıyor tabii insan düşünmeye:
-Nasıl olacak acaba, emecek mi, sütüm olacak mı...
 Kendi deneyimimi paylaşmadan önce şunu mutlaka söylemeliyim; emzirirken o kadar çok sevdim ki kızımla bu anı paylaşmayı... Bu mucizeye tanık olmanın verdiği keyif, konuyla ilgili tüm can sıkıcı şeylerin önüne geçiyor bence.
  Tabii gebelik, doğum, annelik, bir bebeğe sahip olmak... Bunların hepsi aynı anda o kadar yoğun duygular içeriyor ki; bu duyguların her birinin birbirini desteklediğini söyleyemiyoruz ne yazık ki... Grinin olmadığı siyah ve beyazlarla dolu bir duygu aleminin içindesiniz, o kadar ki yaşadığınız gel-gitlerle kendinizi içi boş bir kalp ve zihinden ibaret görebiliyorsunuz zaman zaman. Panik yok; hoş geldin bebeğim, hoş geldin anneliğim! Nihayetinde "Lohusa Depresyonu" diye bir şey var literatürde :)
  Annelik öyle bebeği kucağa alır almaz olmuyor sanırım. Yeni doğum yapan anneleri dinlediğinizde bir alışma sürecinden bahsederler hep; bebek ve annenin birbirini tanıması, uyum sağlaması... Emzirme de bu sürecin bir parçası; emme ve emzirme eylemleri kurulan bağın ilk düğümü gibi. Leyla'yla yaşadığımız ilk deneyim benim için çok acayip ve heyecan vericiydi; bebeklerimiz zaten ne yapmaları gerektiği konusunda yeterince donanımlılar sevgili anne adayı arkadaşlarım, biz sadece onların işini kolaylaştırmaya çalışıyoruz.Öyle hemen şakır şakır süt gelmiyor ilk seferde; şehir efsaneleriyle süslenmiş bilmiş teyzeler masallarına aldanmayın sakın. Başlangıçta kolostrum adında kan ve normal süt arasında görev yaptığı belirtilen sarı-kahve arasında bir sıvı geliyor; ağız sütü de deniliyor buna. İçinde yok yok; vitaminler, mineraller, antikorlar...  
  Emzirme mevzuyla ilgili taze anne ve anne adayları, üzerinde gereksiz bir baskı hissediyorlar; hissettiriliyor aslında. Benim güzel anne adaylarına naçizane önerim şunlar (hepsi bizzat test edilip, onaylandı:)
-Gebelik süresince ve sonrasında Polyannacılık oynamak
-Her şeyin çok güzel ve iyi olacağı yönünde kendine telkinlerde bulunmak
-Sütünün bebesini doyuracağına gerçekten inanmak (tersi durumda "acaba doymuyor mu, sütüm yetmiyor mu..." gibi stres kokan hareketler ne yazık ki süt verimliliğimizi de olumsuz olarak etkliyor)
-Su, su, su, suuuuu... (ben en çok bu maddenin faydasını gördüm sanırım)
-Sağdan-soldan gelen tonlarca lafların etkin dinleyeni olmamak (bu zamanlar için kullandığım gülüş ve bakışıma bir de aşağı yukarı sallanan başım eklenince benden mutlusu yok:)
-Bebekle yaşanılan o anın keyfini çıkarmak 
  Bir yerde okumuştum; anne ve bebeğin uyumla dans edişi olarak tanımlanıyordu emzirme anı; bir ritüel havası da yok değil hani:)
  Evet alışana kadar ilk haftalar biraz acılı-sızılı-sancılı geçebiliyor yalan yok ama anne ve bebeğin rutini haline döndüğünde işler çok keyifli oluyor. Emzirdikçe salgılanan mutluluk hormonu da bonusu :) Emzirmenin anne ve bebek için yararlarını sabaha kadar konuşalım bitmez... Emzirmeyi, beni ruhen ve bedenen normal hayatıma döndüren en kısa yol olarak tanımlıyorum. 
  Biliyorum ki Leyla emdikçe gidecek bu göbek, o emdikçe gülecek bu yüz...
  Dilerim 2017 bol sütlü bir yıl olsun... :)
                 
                                                 Fotoğraf:Beslenme Saati Sonrası

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uzaklara Doğru...

Neresinden başlasam bilmiyorum... Bazen yavaş çoğu zaman hızla geçen yedi ayı geride bıraktığımız "uzaklarda" serisinin ilk kaleme alınışı oluyor bu yazı. Atlamadan, eksiltmeden ve eklemeden tüm gerçekliğiyle aktarabilmeyi umuyorum :). Ha bugün ha yarın yola çıkacağımız günün haberini almayı beklediğimiz günlerdi. Kadir çoktan istifasını vermiş, Leyla kreşten ayrılmış, Yeşilköy'e dördümüz gidip gelmeye alışmıştık... Rapor almaya gerek yoktu; nasılsa yolculuk yakındı... Aylardan Eylül ama köy okulumuzda soba yakmaya başlamıştık bile... Ders aralarında Deniz'i emzirmek, müdür yetkili öğretmencilik oynamak, Leyla'yı da birinci sınıflarla birlikte idare etmek, işe götürdüğüm evi de derleyip toplamak her geçen gün daha da zorlaşıyordu... İkinci haftanın ortalarında, sabah ve öğleden sonra olmak üzere yolda geçirdiğimiz toplam iki saatlik yolculuğun getirdiği yorgunluk, görevlendirme sürecime ilişkin belirsizliğin yarattığı huzursuzlukla bu şekilde devam edemeyeceğimi r...

Varoluş

Her yıl belli ay ve dönemlerde benzer şeyler yaşıyorum. Bu bir döngü halini alır oldu. On üç yıldır... Yoklukla başlayan bir varoluş sancısı olarak tanımlayabilmek mümkün bu durumu. Tam da yirmi birinci yüzyıl dünyasında bilimde yalnız madde değil sezgilerin de işe koşulması gerektiği tartışılırken...  "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" değil de adeta "Varolmanın Dayanıl(a)maz Ağırlığı"nı her geçen gün/ay/yıl daha derinden hissediyorum sanırım. Kuvvetle muhtemel bir başka varoluşa sebep olmak da söz konusu  ağırlıkta bir paye.  Ay henüz çıkmadan yazmam gerekti... "Nisan da olmasa buluşacağımız yok!" deyip de kızma bana. Çünkü bilmelisin ki her fırsatta seninleyim baba. Şu insanı kendine dâhi yabancılaştıran yüzyılda seninle birlikte anılarımızda kalabilmek "rağmen var olmak" gibi bir şey... Farklı takvimlerde eş zamanlı yaşamak öylesine güç, öylesine zorlayıcı... Tüm güzel zamanlarımız ve anılarımız "kim tarafından, nasıl ve neden ya...

Bir Yaş Alma Belirtisi Olarak: Kalp Yorgunluğu...

Neresinden başlamalı bu yazının, doğrusu ben de bilmiyorum... Ve fakat uzunca bir süredir zihnimin içinde sürekli dolanıp duruyor; tüm özneleri, yüklemleri, belirtili ve belirtisiz nesneleriyle.. Üniversitede çok sevdiğim bir hocamdan ilk kez duyduğumda (muhtemelen gündemimde bambaşka konular olduğu için) kendimce tuhaf karşılamış, hatta içten içe cinsiyetçi bir söylem olduğunu düşünüp çok sinirlenmiştim; "Annelik bir hastalık; anne olan kadınların çoğu gerçekten hasta oluyorlar." demişti konuşmamızın bir yerinde.  Leyla doğduktan sonra tam da lohusalık döneminde ben de gereksiz yere zihnimi türlü kötü senaryolarla meşgul etmiştim evet ama bunun o döneme has bir özellik olduğunu bilerek çok da takılmamıştım aslında. Oysa bugün annelikte 2. yılını tamamlamış bir kadın olarak iyimserlik adına ne kadar yol aldığım ciddi bir tartışma konusu... Geçenlerde hayatımda ilk kez canımı sıkan pek çok şeyin; ki bu şeylerin Dünya geneline özgü mevzular olduğunu ve kendi küçük ...